15 Eylül 2015 Salı

Hata Yapmayan İnsan Muhtemelen Hiçbir Şey Yapmıyordur

Ne kadar sıklıkla hata yapıyorsunuz ? Ya da şöyle sormak belki daha güzel, en son ne zaman yolda yürürken düştünüz, bisiklete binerken dengenizi kaybettiniz, ya da bir şey açmaya çalışırken elinizi kestiniz.
Artık yürürken ya da bisiklete binerken hemen hemen hiç hata yapmıyorsunuz, bunun nedeni zaman içerisinde yaptığınız hatalardan ders alarak o konuda artık davranış ve hareketlerinizi mükemmelleştirmiş olmanızdır.
Hatalar genel olarak yeni bir şey yaparken başımıza gelir. Ne kadar az yeni şey denersek o kadar başımıza az şey gelir.
Gelişmek için yeniliklere ve hatalara açık olmak gerekir.
Gelişmenin belki de 1 numaralı kuralı yeni şeyler yeni fikirler denemektir. Ancak daha önce hiç yapmadığınız bir şeyin arkasından elbette her zaman zaferle karşılaşmayabilirsiniz. Ancak burada en önemli olan hatalardan ders alıp bir daha kine daha iyi hazırlanmaktır. Şurası çok doğrudur ki hayat tekerrürlerden ibarettir, her zaman bir yenisi olacaktır.
Hata yaparak nerede zayıf olduğumuzu görür ve bu yönlerimizi geliştirmeye çalışırız. Öğrendikçe daha gelişir daha etkin oluruz.
Hata yapmanın diğer yönü kendimizi kötü hissetmemiz ve bazende utanmamızdır, bu yüzden yeni şeyler denemekten kendimizi alıkoyarız.
Yeni şeyleri denemenin ve hata yapmanın utanç kaynağı olduğunu düşünmektense, size deneyim kazandıran bir aktivite ya da olay olduğunu düşünmeniz gerekiyor. Deneyerek daha az hata yapar hale geleceksiniz.
Hatadan ders çıkarıp üzerine gülümsemeli, ama ters giden yönleri kesinlikle anlamalısınız. Böylece hem kendinizi hem işinizi hem de çevrenizi geliştirirsiniz.
"Tamam bir çuval inciri rezil ettim ama bir daha olmayacak çünkü şundan oldu ... "
Hadi gidip hata yapalım ama bu sefer daha değişik olsun :)

Değiştiriyorsan öğrendin demektir.




Hangi alanda olursa olsun büyük ustaların hayatlarını okursanız hemen hepsinin sevdikleri şeyi öğrenirken büyük bir ilgiyle yaklaştıklarını görürsünüz.
Picasso’nun ilk resimlerine baktığınızda (ki bu yazının resmidir) mükemmel orantılar ve mükemmel insan resimleri görürsünüz. Sonrası ise malum.
Mozart’ın ilk bestelerine baktığınızda hemen her müzisyenin çalabileceği karmaşık olmayan notalar dizini görürsünüz. Sonraki eserlerinde duymak için iyi kulak gereken bir çok motif vardır.
Yaşar Kemal’in ilk romanları son derece düzgün gramer kalıplarındayken sonrasında kısacık cümlelerle ne demek istediğini anlatır. Her okuyan anlayıverir.
Can Yücel şiirlerinin içinde çok az laf ama çok fazla anlam bulursunuz.
Özdemir Asaf ustanın dizeleri belki de dünyanın en kısa şiiridir.
“Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu birinciliği beyaza verdiler”
Bu aslında her disiplin için bir olgunlaşma sürecidir. Başta öğrenme eğrisi sürüyorken her şeyi kurallarına göre uzun uzun yaparken bir bakarsınız artık yeni keşifler için kalıpların dışına çıkmaya başlamışsınız. Zaten yaratılan hemen her buluş böyle bir çizgi dışına taşma seansı esnasında olmuştur. Yeni şeyler keşfetmek için alışılanın dışında düşünmek gerekir.
Bu günün liderlerinin ya da geleceğin liderleri olacak gençlerin gideceği yoldan farkı yok bunun. İyi bir şeyleri ortaya koymak için teorilerin dahi sorgulanması gerekir. Liderin bir sonraki nesle aktaracağı en büyük miras bu sorgulama ve değiştirme özelliğidir.
Kısacası bir şeyleri daha farklı yapabilmek adına değiştirmeye gayret ediyorsan artık oldun demektir. Elbet engeller çıkar zira değişimi kimse pek sevmez ama artık bunları aşanlara lider denmiyor mu?

Açılın ben İKcıyım!

Evet açılın. Açılmazsanız da fark etmez. Biz yolu açmayı biliriz. Nasıl mı? Haydi bakalım bir örnekle açayım yolu:
10 yıllık satış ve pazarlama tecrübesi olan, repüüütibıl bir üniversiteden mezun, üzerine en bi ey yapmış, özellikle şu sektörde çalışmış, 40 yaşını aşmamış ama 50 yaş olgunluğunda ve tecrübesinde, sektör dinamiklerini takip eden, takım çalışmasına uyumlu, aktif araç kullanan pasifçe taksiye binmeyen, uçuş brövesi, dalgıçlık sertifikası olan ve bayansa börek açmayı bilen...
Evet akabinde tabiki ilanın ünvan kısmı geliyor. Bazen bunu üste yazıp etkiyi artırmak mümkün:
Game of Thrones'daki cüce zekasında Satış Pazarlama Reklam Halkla İlişkiler ve Çağrı Merkezi Müdürü arıyoruz. Neden mi? Şimdi satışa ayrı, pazarlamaya ayrı, reklama ayrı, halkla ilişkilere ayrı, çağrı merkezine ayrı müdür mü alacağız? Hadi canım. Hepsi bir yerde olsun bizim olsun. Haydi atın taklaları görüşmede.
Görüşmeye geldiniz. Hoşgeldiniz. Şimdi bütün bu özellikleri barındırmışsınız nasıl oluyorsa? Biz de ornitoreng arıyorduk ama karşımıza siz çıktınız. Şimdi kısaca kendinizden bahsedin. Malum bütün bu özellikleri yazdık ama 1500 kişiden elediğimiz 3-5 kişiden birisiniz ama cvnizi inceleme fırsatımız malesef olamadı. O arada firma içinde yetkinlik araştırması yapıyorduk. 




Tamam cvden takip ediyorum anlattıklarınızı hata varsa hemen cvnin üstüne not alıyorum. Sonuçta bakalım cv yazdınız da ezberlediniz mi görelim. Eh bir kaç noktalama ve virgülde anlatırken es verdiniz. Anlattığınız konumda yazılandan fazladan bişiyler yapmışsınız onları da bir kelime ile cvnin üzerine not alıyorum sonrasında üste rapor verirken kesin hatırlayacağım burada yazdığım garip kelimeyi merak etmeyin.
Eh çayımızı içtik böreğimizi yedik. Biz de biraz kendimizden bahsedelim. Malum siz çok konuştunuz sıkıldık. Evet bildiniz patron şirketiyiz. Evet ben de yıllar önce burada başladım. Yıllar içinde çok da geliştik, hatta inanırmısınız bu departman hep dutluktu. Bi ben vardım. Sonra büyüdük serpildik. Şu anda gördüğünüz gibi kocaman bir departmanız. Uçuyoz ve kaçıyoz. Herşey bizden soruluyor.
(Yemek saaati yaklaşıyor ve açlık mideye vuruyor) 
Neyse anlaşılan bu Müdürlük pozisyonuna uygun gözüküyorsunuz. (Eh işte) Sormak istediğiniz bir soru yoktur umarım. Ha evet prosedür. Biz şimdi sizinle görüştükten sonra 3 ornitorengle ah pardon adayla daha görüşeceğiz. Sonrasında kararımızı siz diyin 2 haftada biz uzatalım 3 ayda vereceğiz. Sonra mı? Eh daha ne olsun canım. Beklersiniz o kadar. Bakın dedim buralar hep dutluktu. 
Ah unutmadan maaş beklentinizi de soracağım ama bir saniye; önce sahte gözyaşımı damlatıp pozisyon için verebileceğimiz rakamı hissettirecek bir duygusal konuşma yapayım. Malum aslında batıyor şirket. Bu pozisyona da çok da para ayrılmadı. Hatta inanır mısınız ben ve birkaç arkadaş cebimizden vereceğiz. Yani o kadar az paramız var. Bi saniye gözyaşı suyum bitmiş. Neyse dediğim gibi şirketimizin bir maaş skalası var. Demiş miydim? Hah ondan, skala.
Aliyim şimdi maaş beklentinizi.......
Tamam ben notumu aldım. Dediğimiz gibi en kısa zamanda size gelişmelerle ilgili geri döneceğiz. Bi mac chicken menü alabilir miyim? Ah pardon size demedim. Malum mide kazındı işimiz çok yoğun. Hep dutluktu demiş miydim buralar?
Teşekkürler, görüşmek üzere...

Özgüveni Yüksek Kişiler Neleri Doğru Yapar?

Özgüveni Yüksek Kişiler Neleri Doğru Yapar?

Melbourne Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre kendine güvenenler diğerlerinden daha hızlı terfi oluyor ve dolayısıyla da maaşları daha yüksek oluyor. Peki kendine güvenen insanlar nasıl davranır?
Kendine güven, pek çok farklı şekilde kendini gösterebilir. Ancak bir şey kesindir. O da kendine güvenen insanların şüpheli ve ürkek kişilerden üstün olduğudur.
Melbourne Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre kendine güvenenler diğerlerinden daha hızlı terfi oluyor ve dolayısıyla maaşları daha yüksek oluyor. TalentSmart Yöneticisi Dr. Travis Bradberry, LinkedIn’de, kendine güvenen insanları diğerlerinden ayıran davranışları sıraladı.
Önce kendilerine bakarlar
Mutluluk kendine güven konusunda çok kritik bir element. Kendine güvenen kişiler, diğer insanların kendileri hakkında ne düşündüğünün aksine öncelikle kendi kendilerinden memnun oluyorlar. Şunu biliyorlar ki, hiçbir zaman diğer insanların dediği kadar iyi veya kötü olunmuyor.
Başkalarını yargılamazlar
Kendine güvenen insanlar diğer kişileri küçültmeye çalışmazlar. Çünkü iyi hissetmek için başkalarını küçümsemeye ihtiyaçları yoktur. Ayrıca kendilerini başkalarıyla karşılaştırmaya da ihtiyaç duymazlar.
Gerçekten istemeden ‘Evet’ demezler
Kendine güvenen kişiler ‘Hayır’ denmesi gereken bir durumda ‘Yapabileceğimi sanmıyorum’, ‘Emin değilim’ gibi cümleler yerine direk ‘Hayır’ derler. Bunun daha sağlıklı olduğunu bilirler. Kesin konuşurlar.
Konuşmaktan çok dinlerler
Diğer kişileri dinleyerek daha çok öğreneceklerini ve gelişeceklerini bilirler. Başkalarıyla iletişimi kendilerini bir kanıtlama aracı olarak görmezler.
Kendilerini sınarlar
Çabaları sadece küçük başarılar getirse bile, kendilerini sınamaktan geri durmazlar. Küçük zaferlerin motivasyon sağladığını bilirler.
İlgi beklemezler
Kendilerini önemli biriymiş gibi göstermeye çalışmaktansa, kendileri olurlar.
Hata yapmaktan korkmazlar
Kendi fikirlerini açıklamaktan kaçınmazlar. Hata yapmanın doğru yolu bulmak için iyi bir ders olduğunu ve kendi doğrularının da diğer kişiler için yararlı olacağını bilirler.
Geri çekilmezler
Bir fırsat gördüklerinde nelerin yanlış gidebileceği hakkında endişe duymak yerine kendi kendilerine ‘Beni ne durdurabilir ki?’ diye sorarlar.
Diğer kişileri tebrik ederler
Kendine güvenen insanlar, diğer kişilerin yaptığı işleri eleştirerek onları küçültmeye çalışmazlar. Tam tersine farklı insanları çıkardıkları başarılı işlerden dolayı tebrik ederler.
Yardım istemekten çekinmezler
Kendine güvenen kişiler başkalarından yardım istemenin kendilerini zayıf veya akılsız göstermeyeceğini bilirler. Kendi güçlü ve zayıf noktalarını bilirler. Zayıf noktalarını güçlendirmek için yardım isterler.

İstikrar


Kariyer gelişimlerimiz için okuduğumuz hemen her yazıda hep ne yapılması gerektiğine dair öneriler görüyoruz. Bunların hemen hepsi ardında tecrübe, düşünce, kurgu kısacası bolca emek bulunan tavsiyeler oldukları için doğru öneriler. Ancak sonuçlar açısından bakıldığında hemen hepsi de okunup geçilmiş şeyler.
Adama sorarlar,
  • Bunların hepsini bildiğini söylüyorsun ama hangisini uyguladın?
  • Son aldığın eğitimi nasıl içselleştirdin?
  • Verilen örneklerden kaç tanesine uyarlama çalışması başlattın?
  • Kaçından sonuç aldın?
  • Okuyarak ne öğrendin ve neyi uyguladın?
Hepimizin değilse bile bir çoğumuzun bunlara verdeceği yanıtlar bir türlü bir şeylere başladığımız yönündedir muhtemelen. Belki de gerçekten bir şeyden etkilenmiş ve böyle yapmışızdır, ancak maalesef bunların da çok az kısmı bizimle birlikte bu günlere taşınmıştır.
Zira unuturuz. İşlerimiz yoğundur. Araya başka şeyler girer ve bunlar da başlamış işler olarak kalır.
Oysa liderin başarısının ardında yatan temel ögelerden biri de istikrar. Şimdi sorarsan herkes çok çalışıyor, herkes çok okuyor, herkes öğrendiklerini uygulamaya çalışıyor. Ama itiraf edelim ki bir çoğumuzun bu çalışmaları, Mayıs ayında yaz geliyor diye spor salonlarının dolması, Haziran ayında boşalmasıyla aynı. Salona girdiğimizde gördüğümüz vücutlar gibi olabilme hevesiyle birden spora atlıyor, sonra ilk kas ağrısında “yarın giderim” demeye başlıyor ve o yarınların arası gittikçe açılmıyor mu?
Peki vücut yapabiliyor muyuz?
İki idman sonrası aynaya bakınca nerem şişti ya da kalçam biraz küçüldü mü diye merak ediyorsak aslında niyetimiz gerçekten sonuç almak değil demektir. Zira o kadar okumuşsak bu işin iki günde, bir haftada hatta bir ayda bile çok belirgin sonuçlar vermeyeceğini biliriz. Tabi işten izin alıp sabahtan akşama klüpte geçirmezsek. Peki iş dünyasında neden bu kadar sabırsızız?
Bir kitap okuyup hayatı değişen herhalde romanında başlangıç cümlesi olarak kullanan Orhan Pamuk karakterlerinden biridir. Hayat bir kitapla değişir evet, ama okuyunca aydınlanıp ertesi günü herşeyi yapan biri olarak değil. Karar vererek ve sabırla üzerine giderek.
Sonuç hemen gelmediğinde sabırsızlık bir istikrarsızlık örneğidir. Yola iyi çıkmış lider adayını en fazla sıradan bir oyuncu yapar. İşten emekli olursun belki ama lider olarak seni takip edenler yerine sadece yıllarını birlikte geçirdiği iş arkadaşların olur.

Genç Girişimciler İçin 10 Öneri

Genç Girişimciler İçin 10 Öneri

Genç Girişimciler İçin 10 Öneri

Genç girişimciler için en büyük problem yaratıcılıklarının sınırları değil. Aksine onları nasıl hayata geçirebileceklerini bilmemektir. Genç girişimciler yeni bir fikirle ortaya çıktıklarında onu gerçekleştirebilecek ikinci bir adımı atamıyorlar. Yeni bir iş mi kurmak istiyorsunuz? İşte size hangi kararları almanız gerektiğine dair bazı ipuçları:

Genç girişimciler için uygulama rehberi

Ne satmak istediğinize karar verin.

Çok açık gibi gözükse de, o kadar açık değil, en azından her zaman öyle değildir. Açıklayayım. Ne satmak istediğinize karar verin. Çünkü bu karar takibinde olan her şeyi etkileyecek. Kolay bir iş değil çünkü kalbinizin mi beyninizin mi söylediği şeyi yapacağınıza karar vermelisiniz.

Kime satmak istediğinize karar verin.

Başka bir kritik soru. Satış yapacağınız pazarın bölümüne karar vermelisiniz. Genç girişimciler üzerinden yapılan istatistiklere göre, ilk kararınız amaçlarınıza ulaşmak için kime satmanız gerektiğini gösterecektir.

Pazara bir göz atın.

Bu da çok önemli bir adımdır. Pazarın satmaya karar verdiğiniz şeye doyup doymadığını görmek zorundasınız. Eğer konu bu ise hedeflerinizi değiştirmelisiniz. Satmayı planladığınız ürünleri değiştirin veya hedeflediğiniz Pazar bölümünü değiştirin veya pazarı değiştirin.

Bütçeye karar verin.

Bu mükemmel örnek! Belki de en önemlisi… Bazı genç girişimciler tarafından eleştirilebilir. Ben tartışılır bulmuyorum. Bu kesinlikle belirleyici bir şey, tamam, ama en önemlisi değil. Az bir para ile ulaşabileceğiniz mucizeler hayal edemezsiniz. Her neyse, elinizde olan bütçeyi ve işin getireceği harcamaları bilmelisiniz. En azından işin başında bunu deneyin. Bu yüzden bütçe yapmak iyi bir tavsiyedir.

Partner ve/veya çalışanlarınıza karar verin.

Bunun en önemli karar olduğunu düşünüyorum. İnsan mevcudiyeti en önemli faktördür, her şeyi mahvedebilecek yıkıcı bir örnek olabilir. Veya rekabetçi bir avantaj haline gelebilir. Bu yüzden doğru yer için doğru insanları seçmek, hatta daha önemlisi doğru ortağı seçmek çok önemlidir.

Yere karar verin.

Genç girişimciler bu konuyu pek düşünmezler. Bu çok yanlış. Mağazanızı veya işinizi genel anlamda nerede açacağınıza karar vermek çok önemlidir. Bazen mağazanıza bağlı olarak  birkaç  metre size rekabetçi avantaj sağlayabilir. Bazen köşede gördüğünüz bir mağazanın ne kadar çok şey sattığını görürken birkaç metre ötede, ama köşede olmayan bir ticaretçinin  neredeyse hiçbir şey satmadığını hatırlayın. Bu yüzden doğru noktayı seçmek çok önemli. Aynı zamanda büyük şirketlerde doğru şehir seçimi bile size rekabet avantajı sağlayabilir. Deniz kıyısı bir şehirde olta satmak daha kolaydır değil mi?

Ürünlerinizi nasıl tanıtacağınıza karar verin.

Tanıtım işiniz için hayati önem taşıdığı gibi, ürünlerinizi tanıtacağınız yola da karar vermeniz gerekmektedir. Bunun bütçeyle alakası vardır. Marketin odak noktası, alıcının profilleri vs… Müşterilerinizin toplumsal istatistiklerini görmelisiniz. Gazeteler, TV, internet veya sosyal medya ile tanıtım yapabilirsiniz. Her bir tanıtım kampanyası başlattığınızda düşünmelisiniz; bu işi şu veya bu şekilde yaparsam benim söylemek istediğimi kim duyacak? Örneğin, internette reklam yapmak… Hedef kitleniz Y kuşağı ise iyi bir seçimdir ama eğer geleneksel şeyler satıyorsanız ve hedef kitleniz yaşlı insanlarsa internette reklam yapmak iyi bir seçenek değildir.

Ürünleri satacağınız yola karar verin.

Bir önceki ile neredeyse aynı. Geleneksel yoldan mı, internetten mi veya kapı kapı dolaşarak mı satacağınıza karar vermelisiniz.

İşinizden ne beklediğinize karar verin.

İşte genç girişimciler için cepte bulunması gereken en önemli faktörlerden biri. İşinizden ne bekliyorsunuz? Demek istediğim, neyi ne kadar paraya feda etmeyi düşünüyorsunuz? Eğer buna karar verirseniz büyük adımı atmaya ve işinize başlamaya hazırsınız demektir. Bağlılığın seviyesi genişlemeniz ve hayatta kalmanız için ihtiyacınız olan rekabetçi avantajı bile verebilecek belirleyici olan mükemmel bir örnektir.

İş – hayat dengesi yaratın.

İş – hayat dengesi de çok önemli bir örnektir ve en sona yazmama rağmen önemsiz bir şey değildir. Eğer iyi bir çalışan veya iş adamı olmak istiyorsanız hayatınıza denge getirmelisiniz. Genç girişimciler makine değildir. Duygularınız var ve inanın bana bu sizi ruhen de yıkabilir  başarılı olmanızı da sağlayabilir. Bu yüzden ailenizle ve/veya arkadaşlarınızla yakın olmak çok önemli olabilir, çünkü bu sizin zor zamanlarda stresi minimize etmenize ve veya aklınızı boşaltmanıza yardımcı olacaktır. Bu sizi doğru kararlara götürebilir ve aynı zamanda rekabetçi bir avantajdır. Bu yüzden ailenizle konuşmalı ve onlara bu spesifik zamanda veya genel olarak sizden ne beklendiğini anlamalarını sağlamalısınız.

14 Eylül 2015 Pazartesi

Şirketlerin yetenek savaşlarında öne geçmek için neler yaptıklarını izlerken bir yandan da bazı şirketlerin elindeki yetenekleri kaçırabilmek için uğraşlar verdiğine şahit oluyoruz. Bu yazıda elindeki yetenekleri kaçırmak isteyen işverenlere altın değerinde tavsiyelerde bulanacağım. Bahsedeceğim yöntemler daha önce başkaları tarafından denenmiş ve %100 başarıya ulaşmıştır. Bu yöntemler ne kadar mobbing içerse de ülkemizde şahsa mobbing davası açılamadığı için rahatça uygulanmaktadır.
1. Amiri Belli Olmasın
yetenekk-1
Yetenekli çalışanınız, iş hayatında 7 kocalı hürmüz diye adlandırılan kişilerden biri olsun. Kendi amirinin dışında diğer departman amirleri de talimat verebilsin. Bu sayede yeteneğiniz kimseyi memnun edemediği hissine kapılarak başarısız olduğunu düşünecektir.
2. Değer Verdiğinizi Belli Etmeyin
yetenekk-2 (
Çıkardığı güzel işler karşısında asla teşekkür etmeyin; zaten işi bu, yapmak zorunda. Çalışkan ve özverili tutumu karşısında ona değer verdiğinizi çaktırmayın. Kendisini değerli hissederse hemen şımarabilir. Hatta yaptığı işin eksik taraflarını bulup onları ön plana çıkartın.
3. Diğerlerinden Çok İş, Az Maaş Verin
yetenek-3
Diğerlerinin yapamayacağı zorlu işleri ona vermek zorundasınız. Kabul etmelisiniz ki ondan başkası bu kadar kısa sürede işi bitiremez. Ama zorlu işleri yapıyor olması diğerlerinin ondan fazla maaş almasına engel değildir. Çevrede mutlaka yalakalık yapan biri vardır. Zammı ona yapmalısınız ki herkes zammın çalışarak değil, yalakalık yaparak alınacağını bilsin.
4. Yüz Yüze İletişimden Kaçının
yetenek-4
Yüz yüze iletişim yerine yazılı iletişim olan maili seçin. Bu şekilde verdiğiniz işlere itiraz gelme olasılığı daha düşüktür. Hem bu sayede peşpeşe birçok iş verebilirsiniz. Örneğin amirinizle yaptığınız bir toplantı sırasında çalışanınıza vereceğiniz işler çıktıkça kendisine mail yazıp gönderebilirsiniz. Tüm işleri not alıp toplantıdan sonra yüz yüze anlatmak çok gereksiz bir işlem olacaktır.
5. İşiniz Düşmedikçe Özel Hayatıyla İlgilenmeyin
yetenek-5
Hep iş ile ilgili şeyler konuşun. Çalışanınızın bir ailesi, eşi, dostu, sevdikleri yoktur. Hele onlarla bir sorun yaşayıp moralinin bozuk olması mümkün değildir. Onun robottan farkı yemek yiyor olması.
6. Fikirlerini Önemsemeyin
yetenekk-6 (500 x 393)
Zaman zaman size işinin geliştirilmesiyle ilgili fikir ve projeler getirecektir. Eğer bu fikirlere değer verirseniz ileride daha fazla fikirler gelip vaktinizi alacaktır. Ama bu fikirlerin daha önce başkaları tarafından da söylendiğini, bunların şirketinizde uygulanamayacağını, şartların müsait olmadığı, henüz zamanı gelmediğini söylerseniz birkaç deneme daha yaptıktan sonra vazgeçecektir.